Her insanın iyi yada kötü bir duruşu, bir kişiliği olduğu gibi, ülkelerin, devletlerin de bir duruşu bir kişiliği olmalı. Bireylerin kişiliği, doğduğu aile, soyundan getirdiği genetik özellikleri, aldığı eğitim ve içinde bulunduğu sosyal çevre etkileri ile oluşur.
Devletlerin kişiliği ve karakteri ise bir araya gelerek devleti oluşturan halkın ortak değerleri, Sosyo-Ekonomik yapısı, coğrafi ve jeopolitik öngörüleri tarafından oluşur. Kişisel kimlik ve kişilik, yazılı olarak kayıt altına alınmaz ama devletlerin ana karakteri ise kurucu güç tarafından yazılı kayıt altına alınır. Buna anayasa denir, ve bu anayasa devletin teminatı, halkın ortak sözleşmesidir.
Kişiliği oturmamış insanlar, nasıl bir hedefe doğru yürüyemez ise, ortak değerlerini koruyamayan devletlerin de, istikrar içinde gelişmesi güçlenmesi mümkün olmaz.
Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan ilk dört maddesine göz diken, tartışmaya açmaya çalışan, gizli Cumhuriyet düşmanlarının seslerinin karanlıktan fışıltıları duyuluyor. Bu tarz yaklaşımlar her şeyden önce bir ülke için tam bir yıkımın başlangıcı demektir. Kutsallar ve değerler üzerinden kaos oluşturmaya çalışmak ancak ve ancak her ne sebeple olursa, Türkiye Cumhuriyeti Devletini zayıflatmak ve yok etmek isteyen düşmanın ekmeğine yağ sürmek demektir. Adına, gaflet, delalet, hatta ihanet, ne dersek diyelim ama bir gün bunun kesin bir bedeli olacaktır.
Bir ülkenin kutsalları ve değer yargıları ile oynamak, ülkeyi kanatacağı gibi bu ihanet ateşini elinde tutanları da kesin ve kesin olarak yakacağı aşikardır.
Çok net biliyoruz ki; Bu ülkede yıllarca körüklenen, etnik, mezhepsel ve kültürel düşmanlıklar Türk düşmanlarının bitip tükenmez ortak projeleridir.
Millî değerlerimize, birlik ve beraberliğimize sahip çıkan tüm vatanseverlere selam olsun. İyi pazarlar.