İnsanoğlunun, toplayıcı ve avcılık dönemlerinden bu yana emek hep kutsal görülmüştür. Kutsaldır ama tüm kutsallar gibi hep istismar edilmiş hep çiğnenmiştir.
Konumuz emekle emeğin kutsallığı ile direk alakalı olmasa da, yıllar boyu üreten emek veren hep başarmıştır. Üretmek onurlu bir duruş, insanın yada toplumun kendine saygısıdır. Üretmeyen insan ve toplum değer görmez, değer görmediği gibi de açık yada gizliden birilerinin kölesi olur.
Çok ağır gelecek ama üretmeden, sadece tüketen insana asalak deriz ve toplumda en kıymetsiz insan türüdür. Asla saygıyı hak etmez ve zaten asla da saygı görmez. Aynı durum toplumlar, Milletler için de geçerlidir. Üretmeyen toplumlar, aynı insanlar gibi önce ekonomik olarak başkalarına muhtaç hale gelir, böylelikle adım adım onurunu kaybeder, sonrasında ise yine yukarda değindiğim gibi avuç açmak zorunda kaldığı ülke ve milletlerin boyunduruğu altına girerler.
Atatürk’ün dediği gibi savaşla kazanılan zaferler , eğer ekonomi ile taçlandırılmaz ise geri kaybedilmeye mahkumdur .
Onurlu yaşamak için, özgürlük için, bağımsızlık için, tek çıkışımız üreterek, kendi kendine yeten bir ülke olmaktan geçer.