Ekonomide her çağda veya belli dönemlerde belli sektörler öne çıkıyor ve dünya bir moda gibi bu sektörlerin peşinde koşuyor. Bugün dijital ekonominin popüler olması gibi… Sanki diğer sektörler birbirinden bağımsız ve ilişkisizmiş gibi, sanki her sektör sadece kendi alanıyla ilgiliymiş, birbirini etkilemiyormuş gibi düşünülüyor. Hatta bu sektörlerin ülke veya dünya ekonomilerindeki paylarını da net yüzdelere indirgiyoruz. Bu yüzdelik paylara göre de bir önem sıralaması yapıyoruz. Örneğin tarımın Türkiye ekonomisinde gayri safi milli hasılaya katkısı %7-8 civarı diyoruz. Oysa tarım ürünlerini taşımak için kullanılan lojistik hizmetler var. Demek ki tarım aynı zamanda hizmetler sektörünün en önemli alanı olan lojistiğin ayrılmaz parçası ve destekçisi. Tarım sektöründe, üretiminden paketlemesine kadar kullanılan sayısız makine türü var. Demek ki tarım, sanayi ve imalat sektörlerinin ayrılmaz parçası ve destekçisi. Günümüzde tarım artık dijitalleşen bir alan. Tarım üretiminde kullanılan birçok yazılım ve yüksek teknoloji ürünleri var. Demek ki tarım dijital dünyanın da bir parçası. Bu ilgili sektörleri çoğaltabiliriz. O zaman tarımın bir ekonomide payı net şu kadar demek hem mümkün değil hem de doğru değil. Bu tüm sektörler için geçerlidir. Sektörlerin gerçek gücünü başka türlü görmek mümkün değildir. Örneğin sanayi ve imalat sektörlerini ele alalım. Tüm istatiksel rakamlara baktığımızda sanayi ve imalat sektörlerinin Türkiye ekonomisinde gayri safi milli hasılaya katkısının % 25’lere yaklaştığı söyleniyor. Oysa Türkiye’de gerçekleşen tüm lojistik hizmetlerin büyük çoğunluğunun sanayi ve imalat ürünlerini taşıdığı hesaba katılmıyor. Sanayi ve imalat sektörlerinin tarım sektörünün üretimini değerlendirdiği tarım sanayisini hangi sektöre ekleyeceğiz. Sanayi ve imalat ürünlerini yurt dışına satarak yaşayan ve ayakta duran dış ticaretten gümrüğüne bu hizmet sektörlerinin payını net olarak nereye koyacağız? Pandemide lojistik sektörü büyük katkı yaptı deniyor. Çok doğru ama lojistik sektörü neyi taşıyarak bu katkıyı yaptı? Ya da tarım ürünlerini işleyen sanayi neyi işleyerek bu katkıyı yaptı? Kısaca demek isteğimiz; Türkiye özelinde, sanayi, imalat, turizm, tarım, gıda, lojistik ve dış ticaret, dijital sektörler gibi – ki Mersin için neredeyse bu sektörlerin tümü vazgeçilmez omurga sektörlerdir- tüm sektörler birbirini destekleyen, birbirlerinin var olmasını sağlayan sektörleridir. Birinin zayıflaması ve ihmal edilmesi diğerini olumsuz etkiler. Birbirlerinin arasına sınırlar çizilecek sektörler değildir. Biri diğerinden az ya da fazla katkı koyabilir ama sonunda bir saatin içindeki en küçük parça saatin çalışması için gereklidir. Ekonomi bir zincirdir ve halkaların büyük veya küçük olması değil, küçük de olsa güçlü ve sağlam olması önemlidir. Zincirin korunması önemlidir. Tarım Mersin için hayatidir ama tarım ürünlerini taşıyacak güçlü lojistiğimiz olmasa tarım üreticisi dünya pazarlarında rekabet edemez. Lojistik kentimiz için hayatidir ama sanayi ve tarım üretmezse lojistik ne taşıyacak? Limanımız güçlü değilse ne olur veya üretim gücümüz ve ihracat gücümüz olmasa liman ne işe yarar? Bundan dolayı Mersin özelinde konuşacak olursak gerçek anlamıyla olmasa da, birbirini destekleyen bir sektörel zincir anlamında benzetme yerindeyse tam bir “simbiyoz” ekonomidir. Yani, her sektör varlığını diğer sektöre borçludur. Her sektör diğer sektörlerin yaşamına bağlıdır, alışveriş içindedir. Ancak, tüm sektörler içinde bir ateşleyici güç vardır. Günümüzde ve görünen o ki uzun bir süre daha tüm sektörlerin ateşleyici gücü sanayi ve imalat sektörleri olacaktır.
İmalat hala ekonominin ateşleyici gücüdür
Evet, internet temelli bilgi iletişim teknolojileri ve dijital ekonomi olağanüstü hızla gelişen alanlar olsa da, hala bunlar bile üretim dünyasına doğrudan bağlıdır. En basiti online satış siteleri sonuçta var olan somut üretimleri satıyorlar. Dijital dünya hala bir üretim yerinde çalışan ve ter döken insanların ve girişimcilerin, üreticilerin ürettiklerini pazarlamaktan öte bir şey değil. Yani, üretim, imalat ve sanayi hala ekonominin ateşleyici gücüdür. Dijital ekonomi çok önemli ve bizler de MTSO olarak buna gereken önemi veriyoruz. Ama dijitalleşmenin ne olduğunu iyi anlamak lazım. Biz buna bir moda gibi yaklaşmıyoruz. Bugün bir online satış sitesi kapansa, bir web sitesini kapatsanız kıyamet kopmaz ama bir fabrikayı, bir üretim tesisini kapatsanız bir çok insan işsiz kalır, firmanın borçları ödenmez hale gelir, işin girişimcisi ömür boyu bu borçla uğraşır ve tetiklediği ve zarar verdiği lojistikten dış ticaretine, mali müşavirinden hizmet aldığı alt işletmecilere kadar sayısız ilgili sektörleri saymıyorum bile. Bu anlamda, üretimi korumak ekonomiyi korumaktır. Eğer bir ülke ekonomik ve dolayısıyla sosyal anlamda sağlam durmak istiyorsa üretime, imalata önem vermek zorundadır. Çünkü sadece hizmetler sektörleriyle Karayip Adalarında yaşayan küçük bir topluluğa refah yaratabilirsiniz. Ancak, nüfusu 85 milyon olan ve nüfusunun yarısı 30 yaş altı genç bir ülkeyi sadece turizmle, sadece yazılımla, sadece online satışla ayakta tutamazsınız. Bugün nüfusu 13 milyon olan, küçücük bir Yunanistan bile Avrupa Birliği destekleri, hibeleri olmasa çoktan iflasını vermiş bir ülke olurdu. Üretmeden gerçek bir ülke olamazsınız. Üretmeden bağımsız bir ülke olamazsınız. Büyük Atatürk’ün o muhteşem sözünü hatırlamamak mümkün değil: “ Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar”.
Dijitalleşme her sektörün konusudur, tek başına bir sektör değildir
Burada konu sektör tercih etmek değil, tüm sektörlerimizi, üretim yapan tüm sektörlerimizi çağın gerçeği olan dijitalleşmenin bir parçası haline nasıl getiririz, başta sanayi ve imalat olmak üzere tüm sektörlerimizi dijital dünyanın gücünden nasıl yararlandırırız olmalıdır. Konu tüm sektörlerimizi temelinde internet olan, yazılım olan dijital sistemlere nasıl entegre ederiz ve bu dünyanın yeni insan kaynağını nasıl eğitiriz olmalıdır. İşte Mersin Ticaret ve Sanayi Odası olarak MTSO Atölye 1886 Endüstriyel Tasarım ve Kobi Danışmanlık Merkezimizi kurarken, Mersin-Tarsus OSB ile birlikte paydaş ve ortak olduğumuz Mersin Model Fabrika ve Yenilik Merkezimizi kurarken hedefimiz buydu. Basit bir modanın peşinde değiliz. Başkasında var bizde de olsun veya ilk biz de olsun gibi basit bir reklam peşinde hiç değiliz. Amacımız; değişen ve dönüşen, üretim sektörleri başta olmak üzere, tüm sektörlerimizde önce bu farkındalığı yaratmak, dikkat çekmek, destek vermek ve bu yenilikçi, dijitalleşen, verimliği hedef alan, yazılım ve bilgi iletişim teknolojileri odaklı yeni dünyayı sektörlerimize entegre etmek ve buna uygun insan kaynağını şimdiden eğitmektir. Gerek MTSO Atölye 1886, gerekse Mersin Model Fabrika ve Yenilik Merkezlerimiz çok yeni genç oluşumlardır. İnsan kaynağı da buna paralel çok genç ama istekli gençlerden oluşuyor. Şimdiden firmalarımıza somut katkılar veren bu merkezlerin kısa süre için Mersin’in yenilikçilik, dijitalleşme, yeni nesil girişimcilik, verimlilik ve tasarım konularında KOBİ’lerimizin ve start-up’larımızın en büyük destekçisi olacağına inanıyorum. Firma kabullerinin başladığı Mersin Agropark’ın faaliyetle girmesiyle birlikte Mersin iş dünyası bu konularda ayağı yere basarak ilerlemektedir.