Ana Sayfa / Güncel / Mersin’de konuşan Kılıçdaroğlu, “Hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağım”

Mersin’de konuşan Kılıçdaroğlu, “Hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağım”

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Mersin’de düzenlenen mitingte önemli mesajlar verdi.

Hakkı, hukuku ve adaleti savunacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Herkesin kimliği Bay Kemal’in başının üstüne, herkesin inancı Bay Kemal’in başının üstüne, herkesin yaşam tarzı benim başımın üstüne. Herkese saygı duyacağım. ” dedi.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Mersin’de eski Tevfik Sırrı Gür Stadyumu yanındaki miting alanında Mersinli yurttaşlarla bir araya geldi.

CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na Mersin mitinginde; Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da eşlik etti.

CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Mersin değişime hazır mısın? Hazır mısın?

Birlikte değiştireceğiz. Birleşe birleşe değiştireceğiz. Bir otoriter yönetimi demokratik yollarla göndereceğiz ve Türkiye’ye huzuru getireceğiz. Türkiye’ye bereketi getireceğiz. Türkiye’ye kardeşliği getireceğiz. Türkiye güzel bir ülke ve bu güzel ülkede hepimiz dostça yaşayacağız, bunun sözünü veriyorum size.

Bugün aynı zamanda Hıdırellez. Baharın gelişini bize müjdeliyor. Ben de size baharı vaat ettim, güzel baharlar gelecek diye. Emin olun, bu ülkeye güzel baharları getireceğiz. Beraber getireceğiz, birlikte getireceğiz. Birlikte mücadele edeceğiz. Birlikte sandığa gideceğiz, birlikte oy vereceğiz. Ve sonra sevincimizi bütün dünyayla paylaşacağız; evet, biz ülkemize baharı getirdik, evet biz ülkemize demokrasiyi getirdik diye haykıracağız, bütün dünya bunu duyacak.

Mersin güzel bir kent, kadim bir kent Mersin. Mersinliler de çok güzel. Diyorsunuz ki, ‘Tarım Kredi Kooperatiflerine üyeliği olan çiftçilerin, üyelik tarihinden itibaren sigortalı sayılması’.

O basit, daha çok şeyler var. Çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine veya bankalara olan borçlarının faizlerini sileceğiz. Çiftçiyi toprakla barıştıracağız. Çiftçi üretecek, herkes kazanacak. Çiftçi üretecek, Türkiye kazanacak. Çiftçi üretecek; her evde huzur, her evde bereket olacak. Çiftçi üretecek; artık buğdayı dışarıdan almayacağız, muzu dışarıdan almayacağız, çileği dışarıdan almayacağız, nohudu, arpayı dışarıdan almayacağız, canlı hayvanı dışarıdan almayacağız, eti dışarıdan almayacağız. Her şeyi kendimiz üreteceğiz, kendimiz tüketeceğiz, artanı da ihraç edeceğiz. Herkesin kazandığı bir Türkiye bizim Türkiye’miz. Dolayısıyla birlikte mücadele edeceğiz.

Sevgili gençler, hazır mısınız? Değişime hazır mısınız?

Gençler, önünüzde çok büyük bir fırsat var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, gençler otoriter bir yönetimi kullandıkları oyla gönderecekler. Çünkü siz, 5 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve Türkiye’nin kaderini değiştirecek. Demokrasiden yana var mısınız? Özgürlüklerden yana var mısınız? Alın terinden yana var mısınız? Üretimden yana var mısınız? Herkesin kazandığı bir Türkiye’den var mısınız? Herkesin kazandığı bir Türkiye’den yana olmak, herkesin huzur içinde yaşamasını sağlamak gençler sizin elinizde. 5 milyon 300 bin genç gidecek ve otoriter bir yönetimi değiştirecek. Bu ülke size teşekkür edecek. Ama dünya siyaset tarihçileri şunu yazacaklar; ‘Türkiye’de otoriter bir yönetim vardı, gençler sandığa gittiler demokratik yollarla bir otoriter yönetimi değiştirdiler.’  Siz o zaman, hep beraber; sadece Türkiye için değil, dünya gençliği için de örnek olacaksınız.

‘Grev anayasal bir haktır engellenemez’. Hiç endişe etmeyin bütün anayasal haklarınızı vereceğim. O konuda endişe etmeyin.

Bir şey daha… Depremzedeleri en çok kucaklayan Mersinliler. Size sadece benim değil size Türkiye’nin minnet borcu var. 350 bin depremzedeyi kucakladınız, onların dertleriyle dertlendiniz, onların sorunlarını çözmek için oturdunuz çaba harcadınız. Dolayısıyla ben değil, sadece Türkiye değil, aslında dünyaya önemli bir dayanışma örneği de verdiniz. 350 bin kişi geldi, burada sizlerle beraber yaşadı ve siz onların sorunlarını çözmek için onları kucakladınız ve sorunlarının çözülmesine katkıda bulundunuz.

Ben bütün depremzedelere söz verdim. Evleri yıkılan, dükkanları yıkılan, ahırları yıkılan bütün depremzedelerin evlerini, işyerlerini ve ahırlarını yapacağım. Ve 5 kuruş para almadan onların hakkını teslim edeceğim. Bir daha ifade ediyorum, 5 kuruş almadan, 1 kuruş almadan onların evlerini, dükkanlarını yapacağım. Çünkü evi yıkılan insanlar, dükkanları yıkılan insanlar, deprem sonrasında hayatını kaybeden insanlar… Bunlar büyük acılar çektiler. Tam 43 imza, 23 belgeye atıldı. Bir daha ifade edeyim, 23 ayrı belgede 43 imza var ve bunların tamamı kamu görevlileri. Depremzede ise sadece bir kez gidiyor tapu dairesine ve imzayı atıyor, dükkanını veya evini satın alıyor. Yani onun hiçbir günahı yok, hiçbir kusuru yok. Anayasa diyor ki, ‘İdarenin kusurundan kaynaklanan zararı, idare telafi etmek zorundadır.’ Anayasanın gereği olarak bunu sağlayacağız; depremzedelere evlerini, dükkanlarını yapacağız, teslim edeceğiz. Öyle 20 yıl borçlanma falan olmayacak. Bunların yaptığı gibi olmayacak. Gidip propaganda yapıyorlar, ‘Efendim Kemal Kılıçdaroğlu gelirse temelini attığımız işyerleri veya evler yapılmayacak…’ Allah Allah! Dünyanın en saçma şeyi! Ya niye yapmayalım, hangi gerekçeyle yapmayalım? Sen daha Samsat’taki deprem sonrası evleri yıkılan -yıllarca önce- Samsat’taki vatandaşların hala bir kısmı konteynırda oturuyor. Van’a gittim. Van depreminden sonra hala insanların bir kısmı konteynırda oturuyor. Onların da evlerini yapacağız, onlara da güzel evler yapacağız, dirençli evler olacak, depreme dayanıklı evler olacak. Bunların tamamını yapacağım. Söz verdim, sözümden asla dönmeyeceğim.

‘Para nerede?’ diyorlar, ‘Parayı nereden bulacaksın?’ diyorlar. Emekli içinde söyledim, onlara da söz verdim. Önümüzde Kurban Bayramı var. Gideceksiniz Kurban Bayramında, 15 bin lira paranın yattığını göreceksiniz. Ananızın ak sütü gibi çekeceksiniz ve torunlarınızla beraber huzur içinde o parayı harcayacaksınız. Diyorlar ki, ‘Parayı nerden bulacaksın?’ Bakın Sevgili Mersinliler… Bay Kemal tam 27,5 yıl devlette çalıştı. Maliye Bakanlığında 27,5 yıl; bütçe nasıl yapılır, tasarruf nasıl yapılır, paralar nerelere harcanır, planlaması nasıl olur, bütün hayatım bununla geçti. Buradaki tercih şudur… Bütçeyi kim yapar? Siyasi otorite yapar. Siyasi otorite, paranın beşli çeteye verilmesini öngörüyorsa para oraya gider. Emekliye, işçiye, esnafa verilmesini öngörüyorsa para oraya gider. Onlar beşli çetelere; Bay Kemal vatandaşa çalışacak, emekliye çalışacak, işçiye çalışacak, çiftçiye çalışacak, esnafa çalışacak. Sizler için çalışacağım.

Bir şey daha. Benim öyle saraylarda falan gözüm yok. Ne sarayı ya Allah aşkına! Ben sizler gibi yaşamaya alışkınım. Sizler gibi yaşayınca ben mutlu oluyorum, mütevazı yaşamak istiyorum. Çoluğumla, çocuğumla, torunlarımla beraber olmak istiyorum. Saraylar bize göre değil. Hele hele saray, bana göre hiç değil. Allah nasip eder, sizlerin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiğimde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’sına çıkacağım.

Yeteri kadar kamplaştırdılar. Artık komşu komşunun kimliğini sorgulamaya başladı. Komşu komşunun inancını sorgulamaya başladı. Her birimiz sinir küpüne dönmeye başladık. Buradan çıkmamız lazım. Buradan çıkacağız. Herkesin kimliği Bay Kemal’in başının üstüne, herkesin inancı Bay Kemal’in başının üstüne, herkesin yaşam tarzı benim başımın üstüne. Herkese saygı duyacağım. Seçerseniz, benim görevim; bir evde çocuk aç mı, okula giderken karnı doyuyor mu, evde huzur var mı, işsizler varsa işsizlerin işi var mı, gücü var mı? Benim görevim o ve ben onlarla uğraşacağım. Bunlar başka işlerle uğraşıyorlar. Sarayda oturuyorlar, halktan koptular. Sarayda 3 yerden, 5 yerden aylık alanlar var, dünyanın parasını kazananlar var, köşeyi dönenler var. Mersinliler size sözüm var; o 3 yerden, 5 yerden aylık alanların tamamını keseceğim, tamamını. Öyle ballı maaşlar falan olmayacak. Herkes ne kadar çalışıyorsa o kadar aylığı olacak. Bir aylığı olacak ve dolayısıyla 7-8 yerden, 10-15 yerden aylık alma dönemini de bitireceğiz.

Ayrıca anneler; ekonomik krizin yarattığı buhranı, pazara çıktığınız zaman aldığınız aylığın pazar masrafını bile karşılamadığını görüyorsunuz. Ben şunu da çok iyi biliyorum. Hiç meraklanmayın beraber göndereceğiz onu. Her ailenin asgari bir gelir güvencesinin olması lazım 21.yüzyılın Türkiye’sinde. Eğer bir aile yoksulsa aslında 85 milyon insan yoksul demektir. Dolayısıyla herkesin karnının doyduğu bir Türkiye, güzel bir Türkiye’dir. Aile Destekleri Sigortasını Allah nasip ederse getireceğiz. Hiçbir ailenin geliri, asgari ücretin altında olmayacak. Öyle beslenme çantası uygulamasına da son vereceğiz.  Çocuk okula gidecek, arkadaşlarıyla beraber suyunu içecek, sütünü içecek, yemeğini yiyecek, karnı tok evine dönecek. Böylece anne, acaba beslenme çantasına ne koyayım diye asla düşünmeyecek. Böylece anneler, çocuklarınızı huzur içinde okula gönderebileceksiniz. Onlar okulda beslenecekler. Okulda akranlarıyla beraber olacaklar. Bunu da sağlayacağım.

Ayrıca bir şey daha. Bütün köy okullarını yeniden açacağız ve Cumhuriyetin 100’üncü yılında, 100 bin öğretmenin atamasını yapacağız. Köy okullarını niye kapattık? Köy okullarını açacağız, 100 bin öğretmenin atamasını yapacağız.

Hiç endişe etmeyin; hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağım. Bu kardeşiniz bütün hayatını adalete adamış bir insandır. Çünkü devletin dini adalettir ve devlet adalet üzerine inşa edilmiştir. Yüce Yaradan, kainatı da adalet üzerine inşa etmiştir. Bizim dışımızdaki bütün canlılara da saygı duymak bizim temel görevlerimizden birisidir. Adaleti sağlayacağız.

Köylerde sadece imam olmayacak, sadece öğretmen olmayacak. Aynı zamanda tarım yapılıyorsa ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni olacak. Eğer hayvancılık yapılıyorsa veteriner hekim olacak. Dolayısıyla kırsalda imamı, öğretmeni, ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni, veterineri hepsi olacak. Öğretmenin aylığını nasıl devlet ödüyorsa, bunların da aylıklarını ödeyecek. Çiftçi hangi gübreyi atmalı, toprak analizlerine bakılacak, verim en güzel şekilde nasıl alınacak. Bunların tamamı yapılacak. Bu söylediğim kişiler, üreticilerin emrinde olacak ve onların talebini yerine getirecek.

‘Ömür boyu ağırlaştırılmış Kemalciyim’ diyor. Gönlünü rahat tut, beraberiz ve birlikteyiz.

Aile Destekleri Sigortasından söz ettim. Bütün hanelerde, asgari bir gelir güvencesi olacak. Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek ve herkes akşam evde huzur içerisinde ailesiyle birlikte olacak. Televizyon mu seyredecek, edebilmeli. Caddeye, sokağa mı çıkmak istiyor, çıkmalı, arkadaşlarıyla konuşabilmeli. Ama hiç kimse bu topraklarda yoksulluk çekmemeli.

Mersin için bir düşüncemiz daha var. Mersin’i bu bölgenin en güçlü kentlerinden birisi haline getireceğiz. Orta Anadolu’nun bütün sanayi kentlerini, demiryollarıyla Mersin’e ve İskenderun’a bağlayacağız. Dolayısıyla sanayici fabrikasında üretiyorsa demiryoluyla Mersin’e veya İskenderun limanlarına geldiği zaman ek bir ücret ödemeyecek. Bütün lojistik harcamalarını biz karşılayacağız. Böylece önümüzdeki 5 yıl içerisinde, burada yaklaşık 850 bin kişilik yeni istihdam alanı yaratacağız. 5 yıl içinde İstanbul’un nüfusu, yaklaşık 2 buçuk milyon azalacak. Bu bölge ‘Özel Ekonomi Bölgesi’ olacak. Bu bölgeyle ilgili özel yasa çıkacak. Dolayısıyla Akdeniz Havzası; Türkiye’nin ürettiği, en güçlü havza haline gelecek, Türkiye’nin ürettiği, Türkiye’nin kazandığı en güçlü merkez haline gelecek. Maden rafinerisi de kuracağız, metal rafinerimiz de olacak. Dolayısıyla dışarıdan pahalıya aldıklarımızı kendimiz üreteceğiz, kendimiz satacağız ve kendimiz kazanacağız. Bundan da emin olmanızı isterim.

Suriyeli kardeşlerimizi, en geç iki yıl içinde kendi ülkelerine uğurlayacağız. Asla ırkçılık yapmayacağız. Onların yollarını, okullarını, köprülerini, kreşlerinin tamamını Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Bizim müteahhitlerimiz yapacak. Gidecekler kendi ülkelerine. Kendi ülkelerinde, baba toprağında, ata toprağında rahat etmelerini sağlayacağız. Ayrıca meşru hükümetle karşılıklı büyükelçilikleri hemen açacağız. Buradan gidenlerin can ve mal güvenliklerini tamamen sağlayacağız. Dolayısıyla buradan gidenler, huzur içinde kendi ülkelerine gitmiş olacaklar. Biz uzun süredir onlara ev sahipliği yapıyoruz. Ama bizim evlatlarımız işsiz, bizim evlatlarımızın sorunu var. Dolayısıyla biz, Suriyeli kardeşlerimizi elbette severiz ama onlar kendi ülkelerinde olup, kendi ülkelerinde üretip, kendi ülkelerinde çalıştıkları zaman daha fazla memnun oluruz. Bunu sağlayacağız.

Son olarak şunu söyleyeyim. Arada bir sürü laf ediyorlar ‘Yok şöyledir, yok böyledir, yok masanın altıdır, yok masanın üstüdür…’ Bir sürü iftiralar var. Ya arkadaşlar, ya Allah onlara akıl fikir versin! Terör örgütünün saldırısına uğrayan benim ama ben suçlanıyorum. Evladını onlar paralı gönderdiler çocuklarını askere. Ben evladımı; fakirin, fukaranın, garibanın evladı gibi askere gönderdim yine ben suçlanıyorum. Bizim iki kırmızıçizgimiz var. Vatanımız ve bayrağımız. Nokta.

Ayrıca bir şey daha söyleyeyim. Kul hakkı yemedim ve kul hakkı yedirmeyeceğim. Onlar söylüyorlar mı? ‘Biz kul hakkı yemedik’ diyorlar mı? Diyemiyorlar. ‘Yedirmeyeceğim’ diyorlar mı? Diyemiyorlar.

Ben, onların neler yediklerini biliyorum. Ben, onların 418 milyar doları 20 yıl içinde yurt dışına nasıl götürdüklerini biliyorum. Hangi bankalarda, kimin, ne kadar parası olduğunu biliyorum. Bu millete sözüm var, o paraları son sentine kadar Türkiye’ye getireceğim ve bu millete vereceğim.

Sanıyorlar ki, Bay Kemal bu parayı getirmeyecek. Son kuruşuna kadar getireceğim. Öyle parayı alacaksın götüreceksin, Manhattan’da yani Amerika’da, New York’ta dünyanın en pahalı yerinde 35 katlı bina yapacaksın, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini alacaksın; Bay Kemal de bunu seyredecek. Yerler mi? Yemezler, yemezler. Onların tamamını getireceğim. Fakir fukaranın alın terini çaldınız, onların tamamını getireceğim ve bu ülke için harcayacağım: Sizin için harcayacağım. Bu ülkenin huzuru ve bereketi için harcayacağım.

Ekrem Başkanımız ne diyor? Her şey çok güzel olacak. İnanın her şey çok güzel olacak, inanın. İnanın bu ülkeye baharları getireceğim, inanın. İnanın birlikte huzur içinde yaşayacağız bu topraklarda, inanın. İnanın tüyü bitmemiş yetimin hakkını, hukukunu arayacağım, inanın. İnanın alın teri dökenin hakkını, hukukunu teslim edeceğim, inanın.

Mülakatı kaldıracaklarmış, ya ben söyledikten sonra mı aklına geldi? Yapacağız gençler, sizin de hakkınızı koruyacağız. Torpile son vereceğiz göreceksiniz, liyakati sağlayacağız.

Son bir şey daha. Bizim bu toplantımızın güven içinde gerçekleşmesini sağlayan polis arkadaşlarımız var. Onlara da yürekten teşekkür ederim. Biz akşam evimizde huzur içinde yaşarken, onlar günün 24 saatinde, Türkiye’de bizim huzur içinde yaşamamız için çaba harcıyorlar. Onların 12 saat, 13 saat, 14 saat çalıştıklarını biliyorum, bazen 24 saat çalıştıklarını biliyorum. O nedenle polis arkadaşlarımızın sorunları var, onu da gayet iyi biliyorum. Bay Kemal’in sözü var, bütün memurların ve polislerin sorununu çözecek. Bir yere giderken kilometrelerce yola polisleri diziyorlar, yolun kenarlarına diziyorlar. Ya niye diziyorsunuz? Bu insanın tuvalet ihtiyacı var, bu insan yemek yiyecek, bu insanın sorunları var. Onu görmüyorlar. Polis intiharlarını da biliyorum. Ama sözüm söz, çözeceğiz. Beraber çözeceğiz, birlikte çözeceğiz. Teşekkür ederim. Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun.” (HABERGRAM)

PAYLAŞIN
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  
  •  

Hakkında admin

Tekrar kontrol edin

Türk-İş: Açlık sınırı 20 bin 431 TL’ye yükseldi

Türk-İş’in Ekim ayı açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı. Buna göre açlık 20 bin 431 ...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir