Bir işe başladın mı, bitirmelisin. Yarım bırakmak, başka bir işe başlayıp onu da yarım bırakmak…. Yarım yarım işler bırakılınca da bundan pay çıkarmak.
Çamlıyayla – Tarsus arası yarım saate inecek, virajlar kalkacak, sürücü virajları düz, ibreyi de yüz görecek… Ooooo ne güzel !
Kırk yıldır çile yolu oldu Çamlıyayla macerası. Bir yere çivi çakılıyor, yarısı içeride yarısı dışarıda. Bir yer tamamlanmadan yarım bırakılıp başka yerden yol açılıyor. Vatandaş olarak da yarım yamalak bırakılan çalışmaları görünce üzülüyoruz.
Siyasiler, “-Bakın her yerde çalışmalar devam ediyor, durmadan çalışıyoruz.” diyerek durumdan pay çıkarma çabası içerisine giriyor. Bölük pörçük, yarım yamalak bırakılan çalışmaların bir an önce bitirilmesi daha güzel olmaz mıydı? Dağların arasından tünel açıp yaylamıza gelecektik. Tünelin ucunu görmek vatandaş olarak bizleri sabırsızlandırıyor. Atdağı ile Belçınar arası köstebek yuvaları gibi, başlanmış bırakılmış. Yav şu yarım kalan noktalarda hızlı bir çalışma yapılamaz mı?
Kışın sekiz bin beş yüz olan Çamlıyayla nüfusu yaz ayında yüz elli bini geçiyor. Her evin önünde abartısız en az üç-beş araç duruyor. Tarsus, Mersin ve Adana’dan insanlar sıcaktan bunalıp Çamlıyayla’nın fındık lahmacun ve fırında tavasını yemek, nemsiz buz gibi havasını soluyup ciğerlerini, midesini bayram ettirmek için onca yolu tepikleyip geliyor. Yollara şöyle bir bakıyor ve içini çekerek. “-Acaba bu yolların bittiğini görebilecek miyim.” Diyor.
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Yolların bir an önce bitirilmesi, Çamlıyayla’nın özlediği değerlere ulaşmada çıtayı yükselmesi yollarımızın gide gide bitirilmesine de bağlıdır. Yol medeniyettir, sevgidir, özlemdir.