Şiddettin ne zaman hangi kılıkta geleceğini bilemiyoruz. Şiddet gösteren bir anne, baba, öğretmen, doktor, şoför, seyyar satıcı veya polis olabilir. Peki şiddeti gösteren bu statüler midir? Yoksa bireyin ta kendisi mi?
Bir öğretmenden eğitim süreci içerisinde aldığı teknik bilgiyi öğrencilere aktarmasını bekleriz şiddeti değil.
Bir doktorun tıbbi bilgisini kullanarak hastanın yarasını iyileştirmesini bazen de ölmek üzere olan bir hastayı hayata döndürmesini temenni ederiz şiddeti değil.
Kimi zaman da kendimizi tehlikede hissettiğimizde imdadımıza bir polisin yetişmesini bekleriz şiddeti değil.
Bu statülerin sahiplerinin duyguları olan, doğruyu ve yanlışı ayırt etmek için kendi bilincini kullanan, sorumluluk sahibi bireyler olduklarını bilmiyor muyuz?
Bir yerde bir şiddet patlak verdiğinde “zaten doktormuş, zaten polismiş, zaten üvey anneymiş” gibi neden bireyi değil de unvanın kendisi sorumlu tutuyoruz?
Şiddetin doğru olmadığını doğru bir şekilde savunmak, şiddetin bireyin kendisine ait toplumdan ayrıştırıcı, olumsuz bir davranış biçimi olduğunu göz önünde bulundurmak, statü gruplarını değil de bireyi eleştirmek toplum sağlığımız birlik beraberliğimiz adına daha doğru bir karar olacaktır.