İslam, insanları aydınlatmak adına indirildiği zaman, insani ve toplumsal anlamda en büyük sorun kölelikti. Yani daha açık bir ifadeyle temel prensip, insanın yalnız ve ancak tek ve mutlak muktedir olan Allah önünde eğilmesiydi.
Tarih her zaman olduğu gibi, dini kaideleri aşındırarak yaratıcı ile hakimiyet mücadelesine giren firavunlara sahne olmuştur. Şeytanın beslediği kirli egoları ile kendilerini ya Tanrı ya da Tanrı’nın yer yüzündeki önemli bir temsilcisi olarak görmüşlerdir. Ortaçağ karanlığından süzülüp gelen bu zihniyetin temsilcileri türlü kisvelerle ve özellikle dini de kullanarak insanları sömürmeyi kendilerine meslek edinmişlerdir. Bunun adı bazen padişahlık, bazen krallık, bazen sultanlık. Adına ne denmiş ise de hiç farketmez, kurgu hep aynı kurgudur. İnsanın insan üzerinde egemenlik kurması.
Gelelim Cumhuriyet’e. Bir Mustafa Kemal çıkmış bu milletin bağrından, tam da yüce Allah’ın yasakladığı gibi, kula kul olmayı reddetmiş ve ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ demiş. Millet yine Allah’ın verdiği akıl ve irade ile onur ve şerefini kimse önünde yere düşürmesin demiş.
Şimdi bunları niye yazdım? Bana bu yazıları yazdıran, ilham perim kim mi? Özellikle ve ne hikmetse, Cumhuriyet’in her kuruluş yıldönümünde, “Hakimiyet kayıtsız şartsız Allah’ın dır’’ Tweet’i atarak beni yazmaya sevk eden şahıslar. Sizlere şükranlarımı sunuyorum. Yalnız, Allah’ın kayıtsız ve sınırsız olan hakimiyeti ile , Allah’ın insana verdiği, akıla dayalı cüzzi iradeyi kıyaslama, gaflet ve çukuruna düşen az düşünüp çok söyleyen, insanları ve toplumu kutuplaştırdıkları için de hidayet diliyorum.
Ve yeniden ve her zaman….
HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.